Kitapların Dünyasından: Incarceron

0
4600

Orjinal Adı : Incarceron

Yazar : Catherine Fisher

Puan: 10/8

Arka Kapak : Bir hapishane hayal edin: Öyle büyük ki içinde hücreler ve koridorlar, ormanlar, şehirler ve denizler var.

Bir mahkum hayal edin: Belleği yok, Dışarıdan geldiğine emin, oysa Hapishane yüzyıllardır kapalı ve şimdiye kadar oradan kaçabilen yalnızca tek bir kişi var.

Bir kız hayal edin: Bir malikanede, zamanın yasaklandığı bir toplumda yaşıyor; bilgisayarlarla yönetilen bir 17. yüzyıl dünyasına kapatılmış, istemediği bir evliliğe mahkum, hem korktuğu hem de gerçekleşmesini arzuladığı bir suikast komplosuna karışmış.

Biri içeride, diğeri dışarıda… Ama ikisi de tutsak.

İncarceron’u hayal edin.

Hem ürkütücü hem çok çekici ve bağımlılık yaratacak yeni bir serinin başlangıcı.


 

Tam da “Uzun zamandır iyi bir fantastik- bilim kurgu tarzı bir kitapla karşılaşmıyorum.” derken karşıma çıkan muhteşem eser. Arkasında yazan “Hem ürkütücü hem çok çekici ve bağımlılık yaratacak yeni bir serinin başlangıcı.” söylemini fazlasıyla hak ediyor. Kurgu olağanüstü, tempo hiç düşmüyor. Her sayfada biraz daha olaylara kaptırıyorsunuz kendinizi.

Arkasındaki yazıdan da anlaşılacağı üzere kahramanımız Finn, yüzyıllar önce kurulan ve binlerce mahkumu olan devasa bir hapishanede yani Incarceron’dadır. Incarceron öyle bir hapishanedir ki; içinde şehirler, denizler, ormanlar var(gerçi çoğu metalden ama neyse ^_^). Hapishane yüzyıllardır kapalıdır ve girebilen yada çıkabilen yoktur. Oysa Finn dışarıdan geldiğini düşünmektedir ve oraya dönmeye kararlıdır. İşte bu yolculuğu yaparken Finn’e eşlik ediyoruz. Kitap bana biraz Ada ve Matrix filmlerini çağrıştırdı (Matrix’in felsefesiyle hiç bişe kıyas edilemez tabi ki ^_^). Her iki filmde de kapana kısılmış bir topluluk ve bundan kaçmayı başaran bir kahramanımız var. Tabi bu çok yüzeysel bir yaklaşım, hepsi farklı bir bakış açısı ve farklı bir konuyu temel alıyor. Belki bunlardan farklı olarak Incarceron’da bol bol entrika bulabilirsiniz.

Catherine Fisher’ın yaratıcılığı kendini her sayfada hissettiriyor. Yazar hiç beklemediğiniz yerlerde yeni bir bomba patlatıyor ve kitabın temposunu hiç yitirmemesini sağlıyor. Ancak kitabın eksik yönleri de yok değil. Bir çok kavram havada kalmış gibi. “Sapientler”, “Protokol” ve “Dönem” gibi kavramları sizin doldurmanız gerekiyor. Siz buna “Yazar bazı şeyleri okuyucunun hayal gücüne bırakmış ve daha iyi yapmış.” gibi bir bakış açısıyla da yaklaşabilirsiniz ancak kitabın kurgulandığı temelde boşlukların olmaması gerektiğini düşünüyorum. Daha sonra bu temel üzerine çıkılacak her yerde bu anlamda boşluklar bırakılabilirdi.

Sonuç olarak Incarceron hayatımda okuduğum en iyi kitaplardan biriydi. (Kesinlikle ilk 5’e girer.) Serinin ikinci kitabı da çok geçmeden yayınlandı. (En kısa zamanda okuyacağım :D) Tabi böyle bir senaryoyu kaçırmak olmazdı, filmi için çalışmalar çoktan başladı ve çok sağlam bir kadro ortaya çıkarılmaya çalışılıyor gibi. Finn rolü için Alacakaranlık serisinde Jacob rolüyle tanıdığımız Taylor Lautner seçilmiş durumda. Claudia rolü içinse Harry Potter’da Hermione rolüyle bildiğimiz Emma Watson’nun adı geçiyor. Ancak tavsiyem kitabını yinede okumanız yönünde…

Click to rate this post!
[Total: 1 Average: 5]

Bir yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.