Günümüzde artık teknolojik ömrünü tamamlayan içten yanmalı motora sahip araçlar yerini yavaş yavaş elektrikli motora sahip araçlara bırakıyor. Bu dönüşüm yaşanırken insanların aklında yer eden en büyük slogan bu araçların çevreci oluşuyla ilgili söylemler. Peki işin aslı gerçekten öyle mi? Bu araçlar söylendiği kadar çevreci mi? Sıfır emisyon ne kadar doğru? Gelin bu soruların cevaplarını birlikte irdeleyelim.
Elektrikli otomobiller benzin, mazot veya benzeri bir yakıt kullanacak içten yanmalı bir motor kullanmadığı için herhangi bir egzoza sahip değiller. Yani atmosfere herhangi bir zararlı gaz salmıyorlar. Bu nedenle sıfır emisyon oranına sahipler ve çevreci bir imajla pazarlanıyorlar. Ancak bir ürünün çevre dostu olup olmadığına karar vermek için üretimden kullanım dışına çıkma sürecine kadar tüm süreci göz önünde bulundurmak gerekiyor. Sadece egzozu olmamasının ötesinde öncelikle bu araçların kullandığı lityum iyon bataryaların üretim sürecinde çevreye bir çok etkisi bulunuyor. Batarya üretiminde kullanılan aşırı miktarda nikel, kobalt ve lityum madenciliği karbondioksit kadar olmasa da zararlı bir yöntem. Yapılan araştırmalar nikelin küresel ısınma ve kirlilik açısından en tehlikeli maddeler arasında yer aldığını gösteriyor. Ayrıca kullanım ömrünü dolduran bataryalarda bir atık sorunu oluşturuyor. Bu atık yığınlarının sadece %5’i geri dönüştürülebiliyor.
Elektrikli otomobillerle ilgili bir diğer çevresel sorun ise kullandığı elektriğin nasıl üretildiğinde yatıyor. Örneğin ülkemiz için düşünürsek Türkiye elektriğinin %30’una yakın bir kısmını doğalgaz ile üretiyor. Buna kömür, linyit, Fuel-Oil ve Nafta gibi elektrik üretiminde kullanılan yakıtları da eklersek toplamda elektriğimizin %65’ine yakın bir kısmını fosil yakıtlardan elde ediyoruz. Yani kullandığımız araç doğrudan bir fosil yakıt kullanmasa bile dolaylı yoldan fosil yakıt kullanarak karbon salınımına neden oluyor. Sadece biz bunu görmüyoruz, salınım gözden uzak bir yerlerde gerçekleşiyor.
Peki bu sorunlar çözülebilir mi? Birçok elektrikli otomobil üreticisi kendi şarj istasyonu ağını kuruyor ve bu istasyonların çoğunluğu, özellikle de Tesla benzeri prestijli markalar bu istasyonlarda, yine istasyon bünyesinde yenilenebilir kaynaklarla üretilen elektriği kullanıyor. Yani aracın kullandığı elektrik doğrudan veya dolaylı biçimde karbon salınımına sebep olmamış oluyor. Bu tarz çevreci şarj istasyonlarının yaygınlaştırılması veya devlet eliyle zorunlu hale getirilmesi yakıt işini çözebilir.
Batarya gibi kritik parçalarda kullanılan çevreye zararlı materyaller ise günümüzde çeşitli ar-ge faaliyetleri sürdürülen yeni batarya teknolojileri ile çözülebilir. Ancak bunun için daha zaman var.
Yine de tüm senaryoyu göz önüne aldığımızda fosil yakıt kullanan otomobillere göre daha çevreci bir teknolojiye geçtiğimiz söylenebilir.