Yakın zamana kadar pek çoğumuzun varlığından bile bir haber olduğumuz bir yer Salda Gölü. Önce gidenlerin, bilenlerin sosyal medya paylaşımlarıyla bilinir oldu, sonra Türkiye’nin Maldivler’i benzetmeleri yapıldı. Hatta Göl kıyısında Saldivler adı verilen bir plaj bile var.
Salda Gölü, Akdeniz bölgesi sınırları içerisinde yer alan Burdur’un Yeşilova ilçesinde bulunan hafif tuzlu karstik bir göldür. Göller bölgesi yöresi içindeki, kapalı havzalı bir göldür Salda. Yüz ölçümü 44 kilometrekaredir. Bazı kaynaklarda Türkiye’nin en derin gölü diye bahsedilse de, 451 metre maksimum derinliği bulunan Van Göl’ünden sonra Türkiye’nin ikinci en derin gölüdür. Salda Gölü’nün derinliği 184 metreye kadar ulaşmaktadır. Elazığ’da bulunan Hazar Gölü’nün daha derin olduğu bazı kaynaklarda geçse de bu gölün derinliği hakkında tartışmalar vardır. DSİ Hazar Gölünün derinliğini 152 metre olarak ölçmüştür. Salda ayrıca suların çekilmesiyle ortaya çıkan beyaz 7 küçük adacığa sahiptir. Yaklaşık 2 milyon yıl önce oluştuğu tahmin edilen gölde sazan, ot balığı, Salda yosun balığı, çamur balığı olmak üzere 4 tür balık yaşamaktadır. Ayrıca göl damalı su yılanı ve ova kurbağasına da ev sahipliği yapar. Ot balığı Burdur’a, Salda yosun balığı ise Salda Gölü’ne endemiktir.
Mavi ve beyazın hakim olduğu görsel bir şölen!
Salda, Maldivler benzetmeleri bir yana kendine has büyüleyici bir güzelliğe sahip. Tek başına marka olacak kadar eşsiz iken, başka yerlere benzetmek, devşirme isimler kullanmak bana yanlış geldi. Berrak turkuaz rengi suyu ve bembeyaz kumsallarıyla size görsel bir şölen yaşatıyor. Sanırım Türkiye’nin hiçbir yerinde beyaz ve mavinin bu kadar güzel tonlarını bir arada göremezsiniz. Türkiye’nin en temiz göllerinden söylemini de sonuna kadar hak ediyor. Genellikle güney ve güney ege bölgelerimizde tatil yapanların gidiş dönüş rotalarında uğradıkları bir yerdir. Direkt olarak Salda planı yapan pek olmaz. Bunda Salda çevresindeki turizmin pek gelişmemesi de etkili.
Rotanıza mutlaka ekleyin!
Eğer o bölgelerden geçecekseniz mutlaka rotanıza ekleyin. Yoldan sapın ve birkaç saatinizi ayırın. Bu eşsiz yeri görmeye gerçekten değecektir. Bembeyaz sahillerinde yürümek sanırım yapılacak en güzel aktivite. Göl çevresinde gezmek, bisiklet kiralayarak doğaya karışmakta seçenekler arasında. Kamp yapmak bir salda klasiği. Ayrıca insanı kendine çağıran berrak sularında yüzmeden de olmaz. Suyu o kadar temiz ki, insan doğal olduğuna şaşırıyor. Göl tabanı ve sahilleri kum-kil karışımı bir yapıya benziyor. Kumsallar gibi bastığınızda dağılmıyor veya ayağınız gömülmüyor. Orta-sert yumuşak bir yapıda. Sanki göl kıyısında değilde havuz kenarında yürüyormuşsunuz gibi. Aynı durum göle girdiğinizde de devam ediyor.
Salda Gölü etrafında pek fazla yeme içme seçeneği yok. Birkaç tost, gözleme gibi yerel fastfood ürünler satan yere rastlayabilirsiniz. Günübirlik uğrayanlar için durumu kurtaracak yerler var. Uzun vakitler ayırıp etraftaki yerel işletmeleri keşfedip, yerel lezzetleri tatmak aslında plana dahil olmalı. Öyle ayak üstü uğrayıp geçmek Salda’ya hakkını teslim etmiyor. Tüm bu güzelliklerin yanında böyle değerli bir alanın hiç bir denetim ve korumaya sahip olmaması en büyük eksiği.
Bu eşsiz güzellik korunabilecek mi?
Salda Gölü son zamanlarda yine gündemde ama farklı bir konuda; var olma mücadelesi! Önce DSİ Salda’yı besleyen su kaynakları üzerine Kayadibi Göleti’ni inşa etmeye başladı. Çevrecilerin ve duyarlı vatandaşların tüm karşı çıkmalarına rağmen DSİ projeden vazgeçmedi. 2 yıl sonra inşaat tamamlanmak üzereyken proje mahkeme tarafından durduruldu ve böylece Salda bir katliamdan kurtuldu. Şimdi ise Salda bir millet bahçesi projesiyle gündemde. Bu proje gündeme geldiğinde sosyal medyada izahı olmayan şeyin mizahı olur dercesine yapılan “dök betonu otopark yap, iki kamelya, mescit, tuvalet, işletmeler, al sana millet bahçesi” yorumları doğru çıktı. Proje gerçekten de bundan ibaretti. Uzmanların ayakkabıyla bile basılmaması gerekir dediği sahiller bu tehlikeyi atlatabilecek mi? Bu doğal güzelliği koruyup, gelecek nesillere aktarabilecek miyiz zaman gösterecek.
