Mega Barajlar: Deriner

0
3158

Türkiye; dünyanın hızla büyüyen, genç ve dinamik nüfusa sahip ülkelerinden biri. Ülkenin bu dinamik yapısı, kentsel nüfusun özellikle son yıllarda katlanarak artması, teknolojik gelişmeler ve bunların hızla yayılması karşımıza önemli bir sorun çıkartıyor; enerji. Sadece 2000 yılından günümüze olan dönemi dikkate alırsak ülkenin yıllık elektrik tüketimi neredeyse 3 kat arttı. Şuanda yıllık elektrik tüketimi ortalama %5,78 artıyor. Ülkenin bu elektrik ihtiyacına karşılık Türkiye, ihtiyacının %70’ini fosil yakıtlar kullanan santrallerle karşılıyor. Asıl büyük problem bu da değil. Kullanılan fosil yakıtların çok büyük bir kısmı ithal. Elektrik ihtiyacının %30’a yakın kısmı doğalgaz kullanan santrallerle karşılanıyor ve bu doğalgaz ithal. Taş kömürü ve linyit kullanan santraller %19’a yakın bir pay edinirken, %18’e yakın bir ihtiyaç ise ithal kömürle karşılanıyor. Gönlümüzden büyük bir pay edinmesini istediğimiz güneş ve rüzgâr enerji santralleri ise %3’erlik bir payla ihtiyacın toplamda %6’sını karşılıyor. Bu istatistikler gösteriyor ki ülke enerji yönünden dışa oldukça bağımlı. Bu çözülmesi gereken büyük bir problem. Türkiye’nin çözüm yöntemlerinden birisi ise dünyanın en büyük barajlarından birini inşa etmek oldu; deriner barajını.

1800’lerde İngiltere sanayi devriminin lokomotifiyken, modern hayatı şekillendiren bir evde yaşayan, girişimci Lord Armstrong, günümüz enerji üretimine şekil verecek bir yöntem geliştirdi. Bir resim galerisine sahip olan Armstrong, gün ışığında bile biraz loş olan galerisini asıl akşam konuklarına gezdirmek istiyordu. Ancak bu titrek mum ışığında pek de verimli olmuyordu. Armstrong’un elektrikli ışıklara ve onlara güç verecek bir yönteme ihtiyacı vardı. Michael Faraday neredeyse 50 yıl önce elektriğin nasıl üretileceğini söylemişti. Bir mıknatısı tel bobin üzerinde hareket ettirirseniz elektrik akımı oluşur. Armstrong gereken malzemelerin biri hariç hepsini kolayca elde edebilirdi; hareket. Büyük hacimli suyun basıncını kullanarak hareket sağlayan bir türbin edinen Armstrong’un hareket için artık devamlılığı olan suya ihtiyacı vardı. Mülkünün içinde akan dereyi kullanmayı planlayan Armstrong, derenin bunun için yeterli olmayacağının farkındaydı. Peki, bir dereden büyük hacimli bir su kütlesi nasıl elde edersiniz? Tabi ki barajlarla. Armstrong yaklaşık 10 metre yüksekliğinde topraktan bir duvar örüyor. Bu da deresini derin bir göle çeviriyor. Aşağı baskı yapan bu su kütlesi derindeki basıncı artırıyor. Armstrong barajının tabanına açtığı boru sistemiyle basınçlı suyu türbinine yönlendiriyor ve su akımı pervaneyi döndürüyor. Artık gerekli hareketi elde etmişti. Bu hareketi jeneratörünü çalıştırmakta kullanan Armstrong tarihte su gücüyle elektrik üreten ilk insan olmuştu. O günlerden beri Armstrong’un konsepti defalarca kullanıldı ve geliştirildi. Günümüzde ise bu konsept çok uç noktalara taşınmış durumda; devasa barajlar devasa türbinler ve çok yüksek miktarda elektrik.

Türkiye’nin enerji bağımlılığına bir miktarda olsa çözüm getirecek projesi deriner barajı ise Armstrong’un barajından 239 metre daha yüksek. Türkiye’nin en yüksek dünyanın ise 13. En yüksek barajı olan deriner, 249 metre yüksekliğe ve 19 trilyon litre su hacmine sahip. Beton kemer tipi barajlar arasında ise yine Türkiye’nin en yüksek, dünyanın ise 9. en yüksek barajı ünvanına sahip. Deriner barajı Amerika’nın ünlü Hoover barajından 30 metre daha yüksek. Artvin merkez ilçesi sınırları içinde yer alan baraj Türkiye’nin en güçlü nehirlerinden biri olan Çoruh nehrine set çekilerek inşa edildi. 1,6 milyar dolara mal olan baraj, planlanan 15 baraj projesi ve HES’lerle birlikte, 5 bin 84 megavat kurulu gücündeki santrallerde yıllık 16.08 milyar kilovatsaat elektrik üretilecek. Böylece Artvin Türkiye’nin yıllık enerji ihtiyacının %8’i kadarını karşılayabilecek. Mühendislik harikası olarak nitelendirilen barajın yapımı 24 yıl sürdü.

Deriner barajının eleştirildiği tek nokta çevresel ve ekolojik etkisi. Aynı eleştiriler elektriğe zam gelince, ekonomi kötüye gidince de yapıldığı düşünülürse bu biraz ikiyüzlülük oluyor. Elektrik ya da genel itibariyle enerji günümüzün kaçınılmaz bir ihtiyacı. Bu nedenle üretilmesi bir şekilde şart. Fosil yakıtlar kullanmanın kötü bir yöntem olduğunu sanıyorum ki anlatmaya gerek yok. Güneş ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklar birinci önceliğimiz olmalı ancak Türkiye o veya bu şekilde bu yöntemleri etkili bir şekilde kullanamıyor veya kullanmıyor. Yenilenebilir kaynakları etkin bir şekilde kullanabilsek bile alternatif kaynakların elimizde bulunması, enerjide çeşitlilik her ülke için kaçınılmaz bir şarttır. Hidroelektrik konusunda Türkiye’nin ciddi bir potansiyeli varken bunu kullanmamak ülke çıkarına olmayacaktır. Deriner gibi barajların yapılış yöntemleri, yeri gibi konular tartışılabilir tabi ki ancak yapılmasın demek çokta akıllıca değil. Benzer bir durum nükleer enerji içinde geçerli. Ekolojik dengenin korunması için eleştirilecek pek çok konu var. Bu konuları, getirisi/götürüsü göz önüne alınarak, kar/zarar dengesi gözetilerek eleştirmekte fayda var. Deriner ürettiği ve üreteceği elektrikle Türkiye’yi bir miktar fosil yakıt kullanmaktan kurtarmış oluyor. Fosil yakıt kullanımının ekolojik tahribatını düşünürsek deriner daha tercih edilebilir bir seçenek konumuna geliyor.

Click to rate this post!
[Total: 2 Average: 5]

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.